bugün

entry'ler (511)

sevgili

dünyanın sonundaki evde bıraktığımdır sevgili. sevgilim.

"sen benim sevgilimsin."

ilk kez sevgilim dediğimsin. dolu dolu, titreyerek. gözlerimi hiçbir yere kaçırmadan.

hep duru gözlerinde başladığım ve gözlerinde bittiğimsin sen.
başımı yastığa koyduğumda aklıma ilk gelen, gözlerimi kapadığımda ilk belirensin.
çok beklediğim, pek az sevebildiğimsin.

sevgilim, sen, bakarken kirpiklerimin birbirine değmesini bile istemediğimsin. yarımsın.

mahalleyi ayağa kaldıran, niyeti bozmuş sokak kedimsin sen. kapımda öylesine beliriveren.

ellerimin arasındaki başını, gülümsemeni özlüyorum en çok. gülünce kısılan gözlerini. hiçbir zaman benim olmayan gözlerini.

yanında uyurken birden uyanıp sana bakmayı özlüyorum. hem de çok. kopup gitmek istiyorum senden. geride bırakmak, denize dökmek, havaya savurmak ya da ne bileyim, sana dair ne varsa yok etmek. onlarla birlikte yok olmak.

şimdi çelik bir fotoğraf gibisin bana aşkım. bakmaya cesaret edemediğim. bi kedi ürkekliği içinde bir köşeye sinip de uzaktan izlediğim, yanına yanaşamadığım.

küçük bi çocukken kömürlüğe kaçan beyaz kedim gibisin, minik parmaklarımı yakan kibritlerle karanlık gecelerde köşe bucak aradığım. kibritim bitiyor, parmağım yanıyor, sen yoksun?

keşke onu bulduğum gibi seni de bulsam bir köşemde. tüyleri kömürden pislenmiş, kocaman gözleriyle bakan kirlikedim gibi. o an çocuk kalbim sana atsa ve kucağıma alsam seni aşkım, olmaz mı?

ne zaman ellerinden tuttuğumu sansam, aslında bir hayale tutunmuşum ben.
öyle bir hayal ki, benden bile gerçek. ama her seferinde koyup geçen bir rüyaymışsın sen.

uçuşan kanatların havaya kaldırdığı bir toz gibi senin etrafında dönmüşüm ben.
gözlerine, nasıl olur da daha yakından bakabilirim diye düşünürken hepten kaybetmişim. hepten.

bir kere ağlar mısın benim için? benim senin için ağladığım gibi?
kimse benim için ağlamadı aşkım. sen ağlarsan belki bilirim sevdiğini. bir kere görsem o gözlerinin benim için biriktiğini, bana aktığını. orda olsam, yanıbaşında.

gözyaşınla gezinsem yanaklarında, ordan boynuna düşsem bir kuş tüyü gibi.
için gıdıklansa ve tutsan beni. alıp dudaklarına götürsen, nefesini duysam her bir zerremde. aşkım, desem, sevgilim, desem. elinde kalsam öylece. orda bitsem, ölsem.

özlesen sen de beni? varsın "özledim seni", demesen.
sevsen sen de. "seviyorum", demesen. ama sevsen aşkım. uykuyu sevdiğin gibi, denizi sevdiğin gibi, boynumu sevdiğin gibi, sigarayı sevdiğin gibi sevsen.

çıkıp gelsen yine, patates desen bana. sen benim poğça burunlu kirlikedim, ben senin patatesin. mırlasan kulaklarımın dibinde. her seferinde aynı esprileri yapıp aynı kahkahayla gülsek.

bi film koysam ben, sen sıkılsan. öpmeye başlasan beni, hiç bitiremesek hiçbir filmi. kırmızı ışıklar içinde havada uçuşan balmumundan balonlar gibi olsak. uçuşurken değsek birbirimize ve tamamlasak eksiklerimizi.

sevişsek ışığımızda, tenimizde buluşsak. uyusak, uyansak, yine sevişsek.

sonra beraber kursak kahvaltı masamızı, eskiden yaptığımız gibi. ekmek almaya yollanan çocuk mızmızlığıyla uyansan, kıpkırmızı gözlerinden öpsem, daha sen açamadan.

tatsam, koklasam seni yeniden. olmaz mı aşkım?

şimdi senin için ikinci dizesi hatırlanamayan bir şarkı, belki de bütün hatları unutulmuş bir resim gibiyim. sense her bir damarını hatırladığım yaprak. ellerimde kurumuş ve çözülmeye yüz tutmuş bir karadeniz yaprağı. av peşinde bir balık, fıkralarında kaybolmuş bir balıkçı.

nasıl hatırlarsa öldürülen, katilinin yüzünü, ben de öyle hatırlıyorum senin her demini, baharını, gözlerini, gülüşünü, güzünü.

hiçbir zaman gelmeyeceksin.
ama hep bekleneceksin.

çünkü "sen hâlâ benim sevgilimsin."

ilk kez sevgilim dediğimsin. dolu dolu, titreyerek. gözlerimi hiçbir yere kaçırmadan...

eurovision

O da artık mazide kalmıştır. Hani eski bayramlar, eski ramazanlar falan olur ya,bu da böyle eskilerde kalmıştır. Çocuklugumuzda televizyon karşısında, bilmediğiniz dillerde söylenen şarkıları dinlerdik ailemizle. Yapılan oylamaları heyecanla izlerdik. Milli duygularımız kabarırdı falan... Bunu da elimizden aldılar malesef...

kerimcan durmaz

Güzel ve asil ülkemin kendilerine zamanında, "Ey Türk Gençliği!"diye hitaplarda bulunulan o gencliginin ne hale geldiginin acınası göstergesi... Savaş ciksa bu şahıs ne yapacak mesela??

gecenin sözü

"Dünyanın gösterişli halleri, yapmacık çıkarcı insanları çekmiyor dikkatimi... Bana bir parça yüreği güzel, samimi insan lazım.."

GORKI

sözlük yazarlarının itirafları

Yaklaşık olarak bir hafta önce başıma gelmiş bir olayı sizinle paylaşıp, günah çıkarmak istiyorum pek sevgili entellektüel kardeşlerim. Geçen haftalarda kuzenle bi alışveriş merkezine gittik. Otopark feci doluydu. Bir süre gezindikten sonra iki adet döküntü Murat 124'ün arasına park etmeye karar verdim. Benim araba da biraz büyük olduğu için her yere giremiyorum.Zorlanıyorum falan. Neyse, arabaların ortasına yanaştım. Girmeye çalışıyorum, ileri geri yapıyorum, olmuyor. Kuzen indi arabadan. Ben seni yönlendireyim dedi. Tamam dedim. işte bir iki sağa kır sola kırdan sonra iyice park pozisyonuna girdim. Ama iki araba ile nerdeyse yapışık vaziyetteyim. Kuzen gel gel diyor ama bir santim daha gitsem solumdaki arabanın tamponuna cenaze namazı kıldıracağım. Ya kız ısrarla gel gel diyor. Kızım gelirsem arabaya çarpacağım diyorum. Yok yok direk gel diyor. Arabadan sarktım hafif baktım, gitsem biraz daha çarpmamak elde değil ama kuzene de feci kızmışım. Gaza bir bastım. Küt!! Arabanın tampona çarptım. Kuzen sekiz oldu tabi Dur sakin ol halledeceğizler falan. Kızım neyi halledeceksin Tampona geçirmişim zaten. Neyse hafif hafif geri gittim. Tamponun bi kısmı yere düşüverdi. Ben şok! Neyse arabay hafif park ettim. indim arabadan. Ortalık güpegündüz ve tam karşımda Onur Air müşteri servisi, içi tıka basa insan dolu. Öküz gibi cama abanmışlar, beni izliyorlar. Snki Hızlı ve Öfkeli 8'e bakıyorlar!! Arabanın yere düşen tampon parçasını elime aldım. Kendi arabamın önüne bakmaya gidiyormuşum gibi, öne doğru gayet sakin ilerledim. Servis aracı yavaş yavaş gitti bu arada. Herkes bana bakıyor. Elimde arabanın tampunu, hafifçe yere eğildim ve kopan parçayı hooop çantama attım. Yüzüm bembeyaz avm'ye girdik kuzenle. Ama içim rahat da değil. Salak gibi arabayı da bıraktım orada. Ulan arabanın sahibi gelse bir baksa, tampon kırık! Sonra benim arabaya baksa!! Çizikler ve göçme var. Anında beni hapse atarlar!!! * Avm'den koşar adımlarla çıktım. Park yerinde ücretli parkta çalışan valeler vardı. Anahtarı verdim. Güzel kardeşim, şurada benim araba var, alır mısınız diye rica ettim. Neyse arabamı ücretli park yerine aldılar. Elimde çantam, çantamda suç delilim. iki saat gezdim dolaştım. Sonra park yerine geri döndüm. Aracımı aldım ve eve gittim. Tampon parçası hala bende. Cam bir fanusun içine koydum. Ara sıra bakıp, içleniyorum...

madik atmak

Az önce ağır abimiz, pek sevgili Başbakanımız Binali Yıldırım aracılı ile kelime dağarcığıma saplanmış deyimdir. Çok kültürlü insanlar canım. *

erdal tosun

Bir aile düşünün... Erkekleri hiç yaşlanmıyor... Yaşlanamıyor... Yaşlanamadan bu dünyadan göçüp gidiyor.

Allah rahmet eylesin...

zayıflamak isteyen yazarlara öneriler

Obezite tarzında bir rahatsızlığa yol açmıyorsa o şekilde mutlu olmalıdırlar. Zira, bu dünya koskoca bir yalandır ve yemek yemek de bir o kadar güzeldir. Ne yani, zayıflayacağım diye çılgınlar gibi spor yapmak, aç aç, beti benzi solmuş bir halde ortalıkta dolanmak ve tartıya çıktığında bir gram vermiş olmak mutlu etmez ki insanı! Halkbuki çiğköfte öyle midir? Ya da yarım ekmek kokoreç yanında buz gibi acılı şalgam? Peki ya bol tereyağlı iskender? Şu soğuk kış günlerinde annenin yaptığı kuru fasülye, pilav ve turşu üçlemesi? Yarım ekmek ile yenebilen menemen, sucuklu yumurta? Bi defolun gidin ya! Ölürüm de bırakmam ben bunları!

Not: 50.000 gramım bu arada.

münir özkul

Sol tarafta adını her gördüğümde yüreğimi hoplatan değerli zat. Allah uzun ömür ve sağlık versin diyeceğim ama , bitki gibi yaşamak da yaşamak sayılırsa tabi...

Çocukluğumuzdur, gençliğimizdir, anılarımızdır, masumiyetimizdir...

emir berke zincidi

Eşşek sıpasının küçüklüğü makbuldü.

anne

Bugün doğmuş güneştir.

annem... iyi ki benim annemsin. Evimizin güneşisin. benim hayat ışığısın. sen olmazsan yanimda, ben yolumu kaybederim. Ellerine, gözlerine, mis kokan saclarina, sesine kurban olurum. nefesim, evimizin kıymetlisi. seni cok ama çok kelimelere cümlelere sığamayacak kadar çok seviyorum. Herşeyim. nefesim, varligim, yokluğum, güneşim.. sen yoksan karanlığım. Gölgem, gül bahçem. sensiz hayat çok anlamsız. seni çok ama çok seviyorum. iyi ki varsın,iyi ki benim annemsin. senin saçlarınin teli,gülüşün, gözlerin.. bir damla gözyaşın. dünyalara bedel. iyi ki doğdun.

kirmiziruganayakkabi

Ve nihayet artik aramiza dönmüş olan yazardır... Hoşgelmiştir. *

her şeyi bırakıp çekip gitme isteği

Yanında uyurken birden uyanıp sana bakmayı özlüyorum. Hem de çok... Kopup gitmek istiyorum senden. Geride bırakmak, denize dökmek, havaya savurmak ya da ne bileyim, Sana dair ne varsa yok etmek. Onlarla birlikte yok olmak....

Böylesi bir istektir işte... Ama gidemezsin.. Gitmekle gitmiş olunmuyor ki zaten... Sen gidersin ama.. Aklın kalır.. Kalbin kalır... Ruhun kalır.. Gidemezsin..

briand kellog paktı

Kpss çalıştığı tahmin edilen sözlük yazarının, kitaptan edindiği bilgileri sözlüğe aktardığının en mükemmel göstergesidir. Zira bu başlıkları \"küçük antant, litvinov paktı, akdeniz paktı\" izleyecektir. Çocuğum sıradaki konu, 2. Dünya savaşı nedenleri. Haydi rastgele...

Ha bu arada zorunlu bilgi: Fransa ve Amerika arasında 1928 yılında kurulan, türkiye\'nin 1929 yılında katıldığı, yeni çatışma ortamlarını engellemek gayesi güden oluşumdur.

sevgiliden ayrıldıktan 2 gün sonra çöken hüzün

Ayrılığın sonradan yavaş yavaş koyduğunun en açık göstergesidir...

bi lady gaga vardı ne oldu ona

Belki o da, kulu kölesi olduğu illüminatiye karşı çıkmaya karar vermiştir. Bu nedenle de sindirilmiştir. Yakın bir zaman sonra, bir otel odasınde kokuşmuş cesedini bulurlarsa, hiç şaşırmayın.

turşu

Gelenektir.

Özellikle Patlıcan turşusunu da bilmemek, bilip de yememek vallahi ayıptır... Kışları özellikle, kuru fasülyenin yanında parmakları yedirtir... Anne sevgisi, teyze sıcaklığı, babaanne merhameti barındırır içinde.

yazarların sivilce çözüm önerileri

Sivilce çözüm önerileri...

Gündüzden çenemin alt kısmındaki hafif bir kaşıntı ile başladı herşey... Ve akabinde onu minicik bir kızarıklık takip etti... Belli belirsiz... Yarın işe gideceğim. Yüzümde berbat bir sivilce ile mi? Hayır.. Bu sivilce ile başa cıkmalıydım acilen. Kalktım gittim. Sivilce kremi sürdüm. Sonra edemedim. Sıktım sıktım. Ama birşey elde edemedim. Sonra temizledim türlü çarelerle... Ve tekrar sivilce kremi. Yok acil bir çözüm gerekliydi. Bepanthen krem sürdüm. Antiseptik ve antibiyotik etkili. Deriyi onarıyor, sivilceleri yok ediyor falan diye duymuştum... Yok bayağı büyüdü kızarıklık. Şişti. Ama sivilce değil artık. Bildiğin kurşun yarası! Ben o hale getirdim onu resmen. Kremlerle beslendi, büyüdü. ilgimle kendinden geçti. Aldı başını gitti...
Şu an halen zihimde çeneme komplo kurmakla meşgulüm. Biraz barut, çivi falan! O bölgeyi havaya uçuracağım sabaha geçmezse.

Çözüm mü? Kendi haline bırak o sevimli kızarıklığı!

gece uyanınca pencereden bakan kafa görmek

Senin kafan o yavru. Camdaki yansıman! Bir tane xanax al. Yat zıbar. Daha da buradaki, bilgi amaçlı yazıya aç yazarların zamanını alma. Hadi bakim kuzu. Hoş gerçi geçenlerde başıma benzer bir olay geldi. Odam hafif loş. Dışarıdan ışık huzmesi sızıyor odama. Gece uyandım birden. Başımı bi kaldırdım. Biri bana bakıyor. Yatakta resmen korkudan havaya zıpladım. Sonra kendime geldim. Benmişim ya o! Yatağın karşısında duran aynadaki görüntüm! Olur böyle şeyler.

uludağ sözlük ü korkudan okuyamamak

Psikolojisi bozuk paranoyak yazarlar tarafından açılan başlıklar neticesinde sözlüğün geldiği son noktadır.

Sakin olun kuzular. Onların hiçbiri gerçek değil!